Son Yazılar

23 Aralık 2017 Cumartesi

Geleceğin İnşasında Kullanılacak Yapı Taşlarının Biriktiği Yer: Olgunlaşma Enstitüleri
- İNTERNET GÜNLÜĞÜ yazdı. 0


Geleceğin İnşasında Kullanılacak Yapı Taşlarının Biriktiği Yer: Olgunlaşma Enstitüleri


Olgunlaşma Enstitülerinin Türk geleneksel el sanatlarının yaşatılmasına katkılarının ele alındığı “Gelenekten Geleceğe Olgunlaşma Enstitüleri” konferansı yapıldı.

Millî Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü Sosyal Ortaklar ve Projeler Daire Başkanlığı tarafından yürütülen Olgunlaşma Enstitüleri Projesi kapsamında Olgunlaşma Enstitülerinin Türk geleneksel el sanatlarının yaşatılmasına katkılarının ele alındığı “Gelenekten Geleceğe Olgunlaşma Enstitüleri” konferansı gerçekleştirildi.
Konferans, Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğüne bağlı olarak faaliyet gösteren Olgunlaşma Enstitülerinin, daha etkin ve verimli kurumlar hâline dönüştürülmesi, insan kaynakları kapasitelerinin arttırılması hedefiyle düzenlendi.
Antalya Belek’te düzenlenen konferansa Millî Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ercan Demirci, Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürü Mehmet Nezir Gül ile Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü Sosyal Ortaklar ve Projeler Daire Başkanı Sedat Abdulhakimoğulları ile Sosyal, Kültürel Eğitimler ve Faaliyetler Daire Başkanı Ahmet Vefa Güler ve Daire Başkanı Mehmet Yılmaz, Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü Sosyal Ortaklar ve Projeler Daire Başkanı Şennur Çetin, Antalya İl Millî Eğitim Müdürü Yüksel Arslan, Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü personeli ile 19 ilde bulunan 20 Olgunlaşma Enstitüsünün yönetici ve öğretmenleri katıldı.
“Olgunlaşma Enstitüleri, çocuklarımızın kimliği ve karakteri açısından çok önemli”
Müsteşar Yardımcısı Ercan Demirci, Olgunlaşma Enstitülerinin eğitim faaliyeti yapmakla beraber 1800’lü yıllarla beraber başlayan ve cumhuriyetle modernizasyondan geçmiş, kız çocukları için mesleki eğitimin ötesinde birer hanımefendi şeklinde yetişmelerini merkeze koyan kurumlar olduğunu söyledi. Bu enstitülerin kız çocuklarının sadece mesleki eğitimlerini misyon edinen yapılar olmadığını anlatan Demirci, onları münevver, evrensel birer insan olarak yetiştirmeyi amaçladığını aktardı.
Yüzyılların birikimi olan kültürel ve sanatsal mirası kayıt altına almak gerektiğine işaret eden Demirci, “Bu sadece Millî Eğitim Bakanlığı’nın misyonu değildir. Kültür Bakanlığı ve diğer kurumların yanı sıra sivil teşekküllerin de misyonudur. Sonuca en çok muhtaç olan kurum, bu kurumun içerisindeki çocuklar, öğrencilerimiz ve öğretmenlerdir. Olgunlaşma Enstitülerinin hocaları öğrencileriyle beraber köy köy geziyorlar, var olan birikimi kayıt altına alıp arşivliyorlar. Müzeci edası ile üzerine titriyorlar. Bu hassasiyeti kurumsallaştırmalıyız. Bunu aslî işlerimizin başına koymalıyız. Çünkü geleceğimiz açısından önemli. Çocuklarımızın kimliği, karakteri açısından önemli” dedi. 
“Geçmişin birikimlerini gelecek kuşaklara aktarmalı ve geleceğe umutla bakmalıyız”
Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürü Mehmet Nezir Gül ise “Biz inanıyoruz ki geçmişi olmayanın geleceği olmayacağı gibi geçmişten devraldığımız güzel miras gelecek kuşaklara sağlıklı bir biçimde aktarılamadığı takdirde ciddi bir sorunla karşı karşıya kalacağımız mukadderdir.
İyi bir planlama, çok güzel çalışma ve etkinlikler aracılığıyla aklımızı, zekâmızı, potansiyelimizi kullanarak geçmiş birikimlerimizi gelecek kuşaklara aktarmalı ve geleceğe umutla bakmalıyız. İstikbalin köklerde olduğuna inanıyoruz kesinlikle. Köklerinden kopuk bir toplumun dünya üzerinde çok da söz sahibi olamayacağı bir gerçektir’’ diye konuştu.
“Gelenek, Kültürün Geçmişini Geleceğe Bağlayan Can Damarıdır”
Konferansın açılış konuşmasını yapan Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü Sosyal Ortaklar ve Projeler Daire Başkanı Sedat Abdulhakimoğulları; “Gelenek, kültürün geçmişini geleceğe bağlayan can damarıdır. Geleneksiz bilim, sanat, dil ve toplum hayatı olamaz. Çünkü gelenek geçmişten süzülerek gelip yüzyılların birikimini bugüne taşır.
Dolayısıyla geleceğin kültürü, bugünün geleneğinde gizlidir. Geleceğin inşasında kullanılacak yapı taşları burada birikir. Bu bakımdan, nesilden nesile “Gelenek aktarımı” söz konusu olduğunda şüphesiz, ilki 1945’te kurulan Olgunlaşma Enstitülerinin önemi daha bir ortaya çıkmaktadır’’ dedi.
152 Yıllık Gelenek
Sultan Abdülaziz döneminde 1865 yılında açılan Kız Sanayi Mekteplerinden günümüze uzanan Olgunlaşma Enstitüleri kültürümüzü yaşatmada önemli bir görev üstlenmiştir. Olgunlaşma Enstitüleri; geleneksel Türk giyim ve el sanatları alanlarında; araştırma, geliştirme, değerlendirme, arşivleme ve üretim çalışmaları yapan ve el sanatlarının yaşatılmasına katkı sağlayan önemli bir yaygın eğitim kurumudur. Eğitim öğretimin yanı sıra kültürel değerleri, kaybolmaya yüz tutmuş Türk el sanatlarını koruyan ve gelecek kuşaklara aktarılmasına öncülük eder. Seçkin örnekleri yurt içi ve yurt dışında tanıtır, bu alanda sanatsal ağırlıklı eğitim ve üretim çalışmalarını birlikte sürdürür.
22-12-2017
Konferansın Zengin İçeriği
Konferansta çeşitli üniversitelerden, konunun uzmanı akademisyenler 7 başlık altında sunumlarını gerçekleştirdi:
Prof. Dr. Ayten Sezer Arığ; Olgunlaşma Enstitülerinin Türk Eğitim ve Kültür Tarihindeki Yeri,
Prof. Dr. Haluk Gürgen: Kurumsal Kültür ve İletişim, Kurumsal İtibarın Geliştirilmesi,
Hakan Urgancı: Kişisel Gelişim ve İletişim, İletişim Teknik ve Becerileri,
Prof. Dr. Füsun Topsümer: Marka Olmak, Turizm Bölgelerinde Olgunlaşma Enstitülerini Görünür Kılmak, Tanıtım ve Pazarlama,
Yrd. Doç. Dr. Ayşe Coşkun Orlandi: Dün, Bugün, Yarın: Gelenek ve Yenilik Arasında Tasarım,
Prof. Dr. Erdem Ünver: Sanat, Sanat Tarihi ve Estetik: Sanat Eğitiminin Gerekliliği,
Havva Boydaş: Müzecilik; Restorasyon, Konservasyon.


Kaynak:Meb

« ÖNCEKİ YAZILAR
SONRAKİ YAZILAR »

Hiç yorum yok

Yorum Gönder