Bilindiği üzere, "Öğretim Üyesi Dışındaki Öğretim Elemanı Kadrolarına Yapılacak Atamalarda Uygulanacak Merkezi Imtihan ile Antre Sınavlarına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik"in 11 inci maddesinin 1 inci fıkrası gereğince, "Antre sınavı, sınav jürisi kadar; yabancı dil okutmanı, çevirici kadrolarında adayların mesleki açıklama ve bilgi becerisi ile anlatım yeteneğini ölçecek şekilde sadece sözlü, bu Yönetmelik kapsamındaki diğer kadrolar için ise duyuru edilen alanla ilgili bilgi düzeyini ölçecek şekilde yalnızca yazılmış olarak yapılır." hükmü yer almaktadır.
Bu kapsamda, yükseköğretim kurumlarınca duyuru edilen kadrolardan tanıdık olmayan dil okutmanı ve çevirici kadroları ile yabancı dilde eğitim yapan programlara alınacak öğretim görevlisi kadroları hariç diğer kadrolara (araştırma görevlisi, öğretim görevlisi, okutman, uzman) giriş sınavı sadece yazılmış olarak yapılmaktadır.
bir de, 2010-2015 yılları aralarında yürütülen Öğretim Üyesi Yetiştirme Programının (ÖYP) yerine ülkemizin öncelikli alanları dikkate alınarak araştırma görevlisi yetiştirilmesine karşın ilgili yönetmelikte 21 Eylül 2016 tarihinde düzenlemeye gidildi.
Yapılan düzenleme sonucunda; her sene Merkezi Idare Bütçe Kanununda öğretim üyesi dışındaki öğretim elemanı kadroları için belirlenen tahsis izninin "azami yüzde yirmi kadarı" Yükseköğretim Kurulu kadar belirlenen öncelikli alanlarda araştırma görevlisi kadrosunda lisansüstü eğitim yaptırılması nedeniyle yükseköğretim kurumlarına görev edilmektedir.
bununla birlikte, öncelikli alanlarda duyuru edilen araştırma görevlisi kadroları için söz konusu mevzuat gereğince yapılacak giriş sınavının "SÖZLÜ" olarak yapılmasına yönelik düzenleme yapıldı. Sözlü giriş sınavı jürisi en düşük bir öğretim üyesi başka bir devlet üniversitesinden almak üzere üç öğretim üyesinden oluşuyor ve sözlü sınav sonucu 70 puanın aşağı olanlar başarısız sayılıyor.
SÖZLÜ SINAVLARIN TÜMÜNÜ GERI ÇEVIRMEK LAZIM !
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta SARAÇ, Doçentlik Sınavı ile ilgili 28 Ekim 2017 tarihinde yaptığı açıklamada; "Sözlü sınav aşamasının gayritabii şekilde akıntı ettiği yönünde senelerdir şikayet olduğunu, binlerce adayın zaman açısından yaşadığı sıkıntılar da dikkate alındığında mağduriyetler yaşandığının görüldüğü, bunun üzerine konunun üstünde baştan göz önünde bulundurmak gerektiğine karar verdiklerini ve bunu üniversitelere sorarak değerlendirme gerçekleştirmek istediklerini, sözlü sınavdan kaynaklanan sıkıntılar nedeniyle mevcut sistemde birincil aşamada uygulanan doçentlik dilekçe şartlarının aranmasına devam edilmekle birlikte, sözlü imtihan şartının kaldırılması konusunda üniversitelerin görüşünü sorduklarını, ÜAK kadar yayın ve öteki en düşük şartları tedarik ettiğine dair verilecek evrak sahibi adayların doçentliğe yükseltilerek atanması aşamasının üniversitelerce yürütülmesi ve üniversitelerin ÜAK tarafından belirlenen asgari kriterler üstüne ilave kriterler koyabilmesi veya bu kriterlerle yetinebilmesi konularında bakış beklediklerini, Türkiye'de 37 bin tezgâhtar doçentin bulunduğunu, arzuladıkları sistem hayata geçirilirse bundan böyle doçentliğin ikinci aşamasının üniversitelere bırakılacağını, sözlü imtihan şartının kaldırılacağını ve üniversitelerin kendi kriterlerini kendilerinin belirleyebileceğini" açıklama etti.
Bu açıklamalar sonra geçen zaman kapsamında yakın tarihte yayımlanan 7100 sayılı Kanun ile doçentliğin sözlü aşaması yükseköğretim mevzuatından kaldırıldı.
Bu düzenlemeden daha sonra, "Öğretim Üyesi Dışındaki Öğretim Elemanı Kadrolarına Yapılacak Atamalarda Uygulanacak Merkezi Sınav ile Giriş Sınavlarına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik"in ek 1 inci maddesi gereğince, öncelikli alanlardaki araştırma görevlisi kadrolarına başvuran adayları niçin sözlü sınava bağlı tutmaya devam ediyoruz? Bir tarafın eksikliğini düzeltmeye çalışırken ilerleyen süreçte önümüze gelecek sıkıntıları niçin göz ardı ediyoruz ?
Umarız ancak çok geç kalmadan Yükseköğretim Kurulu Araştırma Görevlisi alımlarında da sözlü imtihan anlamsızlığını gündemine alır !
Hiç yorum yok
Yorum Gönder